2. Yazı - Dahilde İşleme Rejimine Aykırılıktan Dolayı Gümrük İdaresince Para Cezası Kararlarına Karşı Başvuru Yolları

"ÖZ  Bir önceki yazımızda gümrük idaresinin ekonomik hayatı kolaylaştırmak için öngördüğü ekonomik etkili rejimlerden birisi olan dahilde işleme rejimi ana hatlarıyla ele alınmıştı. Bu rejimin suiistimale açık olması, kanun koyucunun rejim ihlali halinde bir takım cezalar öngörüldüğü görülmektedir. Bu cezaların bir kısmı para cezası, bir kısmı ise hapis cezasıdır.

4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 238. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde yer alan ceza bu bir para cezası olarak karşımıza çıkmaktadır. Hükme göre dahilde işleme rejimini düzenleyen son derece karışık mevzuat hükümlerine aykırılık halinde, ülkeye getirilen eşyanın gümrüklenmiş değerin iki katı tutarında ceza kesilebilir. Gümrüklenmiş değer ise eşyanın değerine göre değişebilen ve değer arttıkça artabilecek bir tutarı ifade etmektedir. Bu nedenle ilgili düzenleme, devletin egemenlik alametlerinden biri olan güç kullanma yetkisini sınırsız şekilde kullanabilme anlamına gelmektedir.

Zira ilgili cezanın bir üst haddi bulunmamaktadır. Bu durumun hukuka aykırılıkları beraberinde getirebileceği literatürde ifade edilmektedir . Oysaki karşılaştırmalı hukukta bu tip kabahatlerin üst hadleri vardır. Buna göre verilebilecek en yüksek ceza belirli olmalıdır . Danıştay da 1989/1 sayılı içtihatları birleştirme kurulu kararında vergisel kabahatlerin bir üst sınırının olmasını, aksi durumun suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile bağdaşmayacağını ifade etmiştir . Ne var ki Türk hukukunda bu cezanın sınırı belirli olmayıp ceza yapılan işlemin büyüklüğüne bağlıdır.

Gümrüklenmiş değer mevzuatta tarif edilmektedir. Buna göre, “gümrüklenmiş değer; Uluslararası Kıymet Sözleşmesine göre belirlenecek; ithal eşyası için eşyanın CIF kıymeti ile gümrük vergileri toplamını … ifade eder.”

Gümrüklenmiş değerin bu tarifine ilişkin hüküm; malın değeri, sigorta ve navlun bedeli üzerinden hesaplanan tüm gümrük vergilerinin de eklendiği bir toplamın iki katı tutarında ceza kesilebileceği anlamına gelmektedir. Bu nedenle gümrükte yapılan işlemin hacmi büyüdükçe üstlendiğiniz cezai risk de büyümektedir. Ancak ticaret hayatında yapılan işlem hacmi çoğu zaman elde edilen kâra ilişkin net bir bilgi vermemektedir. Sözgelimi çok sayıda malı ülkeye getiren atölye sahibi bir kimse bu malı işledikten sonra yurt dışındaki mal sahibine geri gönderdiğinde değeri milyon dolarları bulabilecek ilgili eşya üzerinden belirsiz bir eylem ile ceza kesmek hukuk sınırlarını aşma anlamına gelebilecektir. Zira ilgili kişi sadece işçilik ücreti karşılığında iş yapan bir müteşebbis konumundadır. Ancak bu müteşebbis kazancına oranla çok büyük bir risk almak zorundadır. Zira gümrük mevzuatı kendisini belki meslek hayatı boyunca hiç sahip olamayacağı ve sadece üzerinden para kazanabildiği malın değerine sigorta bedeli ile taşıma ücretini de dahil ettikten sonra vergileri uygulayıp bu tutarın iki katı bir ceza uygulayabilmektedir.

Mesela bir otomobil yedek parça üreticisinin durumunu düşünelim. Çin’den kuru yük gemisi ile toplam fatura değeri KDV dahil 25.000.000,00 TL olan 20.000 adet motor aksamını, navlun yani taşıma bedeli 71.943,00 USD ve navlun sigortası bedeli 36.000,00 USD olan bir sevkiyat ile Türkiye’ye dahilde işleme rejimi kapsamında getirmiş olsun. Burada CIF bedeli; motor aksamının değeri olan 25.000.000,00 TL, navlun bedeli olan 71.943,00 USD karşılığı olan 2.506.666,78 TL ile sigorta bedeli olan 36.000,00 USD karşılığı olan 1.254.326,4 TL toplamında bulunan 28.760.993,18 TL eşyanın gümrüklenmiş değeridir. Bu miktara mevzuata göre somut olayda uygulanması gereken vergiler uygulanır. Sonrasında bulunan tutar iki ile çarpılarak 238/I-a’da ifade edilen para cezası tutarı hesaplanacaktır.

Dolayısıyla Türkiye’de otomobil piyasasının ihtiyaçlarını karşılamak ve var olan enflasyonist ortamda bir nebze olsun mal arzını arttırarak fiyatların düşmesini sağlayacak bir girişimcinin aldığı diğer risklerin yanı sıra gümrük mevzuatı uyarınca üstlenmek zorunda olduğu çok büyük bir risk bulunmaktadır. Bu durum anayasaya aykırılık açısından tartışmaya açık bir pozisyon teşkil etmektedir.

Her ne kadar ilgili düzenleme anayasaya aykırılıkları bünyesinde barındırsa da mevcut uygulamada uluslararası ticaretle meşgul olanları ekonomik faaliyetlerine devam edemez hale getirecek düzeyde ağır cezalar uygulanmasına neden olabilmektedir.

Gümrük idaresinin kestiği bir idari para cezası öncelikle tahakkuk etme aşamasından geçer. Bir başka ifadeyle, ilgili tutar hukuk aleminde geçerlilik kazanır. Gümrük vergileri için önce tahakkuk sonra tebliğ edilmesi esası geçerli iken cezalarda ihtilaf olması ihtimali göz önünde bulundurularak cezanın tahsil aşamasına geçmesi, yani zorla istenmesi amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’a göre ödeme emri çıkarılması için vergi mahkemesinde dava açma süresi olan ceza kararının tebliğinden itibaren bir ay beklenir.

Bu süre içerisinde dava açılması halinde mükellef hakları açısından çok daha avantajlı bir konuma sahip olunmaktadır. Geçmiş tecrübelerimiz bu konuda açılan davaların kazanılma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermiştir. Peki ya bir şekilde ceza kararının tebliğinden itibaren 1 ay geçmesinden sonra yanımıza gelirseniz? Bunun cevabı bir sonraki yazımızın konusunu teşkil etmeye değer bulunmuştur.

Saygılarımızla

Av. Buğra Vehbi DÖNER
AYAR HUKUK BÜROSU

Kaynaklar

Nami Çağan, Vergilendirme Yetkisi, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1982, s. 3. Mahmut Kaşıkcı, Altan Rençber, Vergi Ceza Hukuku, On İki Levha, İstanbul, 2023, s. 85. Kaşıkcı/Rençber, Vergi Ceza Hukuku, s. 498. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 1988/1 E. 1989/1 K. sayılı ve 09.06.1989 tarihli kararı. Kararın tamamına Kazancı İçtihat Arama Motoru aracılığıyla ulaşılabilir. 32749 sayılı ve 11.12.2024 tarihli Resmi Gazete’de yer alan USD/TL satış kuruna göre.